WYSRT-2 Montaigne: Denemeler

Ratip Uysal
8 min readFeb 2, 2020

--

Serinin 2. kitabının Montaigne’den gelmesini istedim. Aslında hepimizin ortaokul ve lisede okuduğu Denemeler eserini yakın geçmişte tekrar okudum ve bu özeti hazırladım. Kitaplığımda her zaman altı çizili yerlerine tekrar tekrar döneceğim tek kitap olabilir belki de.

Burada Montaigne kim bu kitabı niye ne zaman hangi koşullar altında yazmış çok detaya girmeyeceğim. Merak edenler için harika bir Youtube sayfası olan The School Of Life’ın kısa videosunu aşağıya bırakıyorum. Anlatmak istediğim içerikteki 500 yıla yakın süredir etkisini sürdüren cümleler. Hazırsanız başlayalım.

Montaigne

Kitabın başına iliştirdiği aşağıdaki not ile başlayalım:

Okuyucu, bu kitapta yalan dolan yok. Ün peşinde değilim, sadece kendimi anlatıyorum. Kısacası bu kitabı okumak senin için akıl karı olmaz.

Bu notu yazdığında Montaigne, tarihler 1 Mart 1580. Yani tamı tamına 440 yıl öncesinden bahsediyoruz. Hakikaten de kitabın çoğu yerinde Montaigne hep kendime dönerim diyor, kendimi eleştirir ve iyiye götürmek için çabalarım. İşim gücüm budur benim diyor. Tabiki kendini öğrenmek için de çeşitli adımlar atılmalı. Bunun için şu testi ya da bu testi çözerek ilk adımlarınızı atabilirsiniz. Kendinizi anlamak ve eksiklerinizi kapatmak için önce bir durup ben sahiden kimim demelisiniz.

Hikayemi saati saatine yazmam gerekiyor. Az sonra değişebilirim.

Bana sorarsanız kitabın en önemli alıntısı. Montaigne de aynı Heraklit gibi diyor ki, varoluşum bir değişimden ibarettir. Sürekli değişirim ve 1 saat önceki ben ile aynı ben olamam. Zamanı yakalamalı ve ona göre davranmalıyım. Bunlara değinmişken tabi Heraklit’in de aşağıdaki sözünü hatırlamadan geçmeyelim.

No man ever steps in the same river twice, for it’s not the same river and he’s not the same man. — Heraclitus

Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar. Cicero dermiş ki iki hayatım olsa dahi lirik şairleri incelemeye vakit harcamam.Çoğumuzun o kadar yitirecek vakti yoktur.

Bu alıntı aslında çoğu kez tekrarlanmıştır tarihte. Temelinde hayatın kısalığı yatar ve hayatta zaman harcamak için ayıracağımız şeyleri çok büyük bir titizlikle seçmemizi öğütler. Biz de bu kapsamda sormalıyız kendimize:

1.Şu an ne yapıyorum ?

2.Bu yaptığım şeyi 5–10 yıl sonra yapmaya devam eder miyim ?

3.Benim gibiler ne yapıyor ?

4.Daha iyi bir hayatım olabilir miydi ?

5.Yaşadığım herhangi bir kötü olayı 6 ay,1 yıl sonra hatırlayacak mıyım ?

Tabiat bir ana gibi davranmış bize: İstemiş ki ihtiyaçlarımızı gidermek zevkli bir iş de olsun üstelik: Aklımızın istediği şey,iştihamızın da aradığı şey olsun: Onun kurallarını bozmaya hakkımız yok.

Burada Montaigne günümüzün kişisel gelişim notlarına değiyor biraz. Sevdiğin şeyi bul ve onu yap. Karar ver ve peşinden koş. Bana sorarsanız bu öğütler biraz sığ. 26 yaşında ve hala “passion” diye adlandırabileceği bir şey bulamamış bir insan olarak kendimi savunmaya çalışıyor da olabilirim tabiki. Ama tutku dediğimiz şeyin aranıp bulunabilecek bir şey olduğuna inanmıyorum. Üstüne giderek yaratabileceğiniz bir şey. Deneye deneye ve eleye eleye başarabilirsiniz ancak. Bu konu ile alakalı da şöyle güzel bir makale var.

Memleket değiştirmekle; kıskançlık, cimrilik, kararsızlık, korku ve tutku bizi bırakmaz.

Niçin başka güneş başka toprak ararsın

Yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın ?— Horatius

Montaigne burada dertlerinde kaçmak için şehir değiştirenlere gönderme yapıyor. Çözemediğin şeyler olduğu ve hasar içinde olduğu sürece ayakların nereye giderse gitsin.

Saadet bizi ezer. Sokrates der ki : Tanrılardan biri hazla elemi birleştirip karıştırmak istemiş, bunu başaramayınca, bari şunları kuyruklarından birbirine bağlayalım, demiştir.

Bu tabi biraz da hedonic treadmill konusu olabilir. Doğası gereği insanlar her zaman mutluluğa alışırlar ve hep daha fazlasını isterler ki, bu da onların her daim mutsuzluğa sürükler gibi görünür. Halbuki çoğu bilim insanının da artık kabul ettiği gibi mutluluk dediğimiz şey bir varış noktası değil yolun ta kendisidir. Üzüntisüyle derdi ve tasasıyla bir bütündür. Bu yüzdendir ki zevk ve elem birbirlerinin kuyruğundan sıkı sıkıya bağlıdır.

Dünyadaki halimize, hayatımıza bağlı şeylerin ötede bulunmaması gerektir. Ölümlü varlıklara özgü bütün zevkler ölümlüdür. Öteki dünyada akrabalarımızı, çocuklarımızı, dostlarımızı bulmak bizi sevindiriyorsa, hâlâ böyle bir mutluluğa bağlı kalıyorsak, dünyadaki ölümlü hayatımız orada da devam ediyor demektir. Biz o yüksek ve tanrısal kıymetleri ne biçimde hayal edersek edelim, layık oldukları biçimde hayal edemeyiz: Onları gereğince düşünebilmek için, düşünülmez, anlatılmaz, anlaşılmaz ve bizim bayağı hayatımızın nimetlerine hiç benzemez kabul etmek gerekir.

Montaigne’e göre insanların kafasında olan insansı tanrı figürü saçmalıktan ibarettir. O inancını daha çok insan aklının alamayacağı bir varlık üzerinden kurgular ve bu şekilde inanır. Öteki dünya için yaşama gerekliliğine inanmaz ve Lucretius’tan şu güzel alıntıyı yapar:

Bütün bunların hiç bir ilgisi yok bizimle

Biz sadece ruh ve beden bir aradayken varız! — Lucretius

Montaigne’in defalarca alıntı yaptığı kitap : Lucretius — De rerum natura

Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.

Üstteki gibi Montaigne alıntıları aslında şimdiki tüm kişisel gelişim yazarlarının değerini düşürüyo gözümde. Montaigne bundan 440 sene önce aslında tüm güncel kişisel gelişim kitaplarının temel taşını yazmış. Önce vizyonunu bulmalısın demiş. Ne istiyorsun ? Başarmak istediğin şey gerçekten kitap yazmak mı ? Peki hayal et kitap yazdıktan sonrasını. Dahası var mı ? Bir sonraki adımın ne ? Aslında en temel söyleyeceği şeyi kısa bir salto ile bitirmiş Montaigne: Her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktadır. Bunun modern halini Tim Ferriss gibi, James Clear gibi yazarlardan “ Choose your mission first, deconstruct it into small pieces, get 1 item done every day, be the best” şeklinde bulabilirsiniz. Bu yazarlar bunları diyerek milyonlar kazanıyor orası ayrı konu tabi.

Yeri gelmişken 2 tane de kitap önereyim kişisel gelişim ve alışkanlık geliştirme ile ilgili.

Okuduğum en pratik uygulamalı alışkanlık kitabı
Genel anlamda alışkanlık nedir nasıl oluşturulur üstüne en kapsamlı kitap

Montaigne kitabın ilerleyen sayfalarında insanı insan yapanın doymak bilmeyen arama sevgisi olduğunu söylüyor. Benim için kitaptan yaptığım en önemli 2. alıntısı da bu.Tabi Demekritos’un hikayesi biraz absürd gözükebilir. Ama burada amaç zaten örneği absürdleştirip akılda kalıcılığı perçinlemek.

Demokritos sofrasına gelen incirleri yerken bir bal kokusu almış ve hemen bir araştırmadır başlamış kafasında, o güne dek incirlerinden almadığı bu koku nerden gelebilir diye. Merakını gidermek için kalkmış sofradan incirlerin toplandığı yeri görmeye gitmek istemiş. Sofradan niçin kalktığını duyan hizmetçi kadın gülmüş: Boşuna vakit kaybetmeyin, demiş; incirleri bir bal çanağına koymuştum toplarken. Demokritos’un canı sıkılmış bu araştırma fırsatını kaçırdığı, bir merak konusu elinden alındığı için. “Hadi be sen de,” demiş hizmetçi kadına, “keyfimi kaçırdın; ama ben yine de bal kokusu incirde kendiliğinden varmış gibi nedenini araştıracağım.”

Nasıl yalvarıyorum ona gece gündüz beni hiçbir zaman kimseye karşı ağır bir minnet altına sokmasın diye! Ne mutlu bir özgürlükle bunca zaman yaşadım: Onunla bitsin ömrüm! Bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak.

İn me omnis spes est mihi. Bütün umudum kendimde. — Terentius

Montaigne için hayattaki en önemli şeylerden biri kimseye muhtaç olmadan yaşamakmış gibi duruyor bu alıntıdan. Sizce de öyle değil midir ? 2012'de kaybettiğim gözümün nuru anneannemi hep tek bir dua ederken bulurdum: “Allahım canımı alacaksın biliyorum ama hiç değilse beni kimseye muhtaç etme”. Seni çok özledim anneanne, bana duaların en iyisini öğrettiğin için sana teşekkür ederim.

İnsanlar her şeyi başka başka gözler, başka başka düşüncelerle görürler: Fikir ayrılıklarının asıl nedeni budur. Aynı şeyin bir millet bir yüzüne, bir millet başka bir yüzüne bakar ve o yüzünde durur.

Bu alıntı ise kitaptan benle kalacak en önemli 3. alıntı. Günümüz aslında ikna etme ve sunum yapma üzerine geçer. Hayır sadece yaptığınız iş sunumlarından bahsetmiyorum. Normal bir konuşmada bir birine fikirler aktarma ve ikna etme sürecidir. Montaigne’de der ki kimse aynı konuyu aynı gözlerle görmez. Bunu tartışırken hep aklınızda tutun. İnsanlar inandıkları şeyin değişmesini istemezler. Değiştirecekseniz bile bunu önce onları anlayarak anladığınızı göstererek yapın. İnsanlar değişmek değil anlaşılmak isterler.

Gelelim kitapta beni en çok etkileyen cümleye.

Kimi insanla kimi insan arasındaki uzaklık, kimi insanla kimi hayvan arasındaki uzaklıktan çok daha büyüktür.

Sahi ne kadar yakınız birbirimize ? Ne kadar anlayabiliyoruz ve dokunabiliyoruz karşımızdakine ? İnsanın en büyük problemi bu yalnızlığı mıdır ? Sartre “Cehennem başkalarıdır” derken haklı mıdır ?

Ve şimdi son alıntımızda sıra. Burada serimizin ilk yazısında biraz daha derin bahsettiğim Stoacı felsefe esintileri görüyoruz Montaigne’den.

“Dış varlığımız, tadını ve rengini iç varlığımızdan alır. Nasıl ki giysilerimiz bizi kendi sıcaklıklarıyla değil bizim sıcaklığımızla ısıtırlar. Zenginlik bize ne iyilik eder, ne kötülük. Her ikisi için de malzeme verir bize. Ondan daha güçlü olan ruhumuz bu malzemeyi dilediği gibi evirir, çevirir ve kullanır; mutlu ya da mutsuz oluşunun tek nedeni ve sorumlusu kendisidir.

Mutluluğun dış etkenlere bağlı olmadığını çok iyi biliyoruz güncel çalışmalardan. Mesela hepimiz paranın mutlulukla pozitif ilişkisinin bir noktaya kadar olduğunu biliyoruz.

Kaynak

Mesela trackinghappiness adlı sitede yapılan günlük gözlemler ve anketler sonucunda mutluluk için en önemli 10 şey aşağıdaki gibi çıkıyor:

Kaynak

Üstteki 10 maddede para gören var mı ? Kariyerin parayı içerdiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Tatmin edici işler parası çok olan işler değil aslında. Para mutluluk getirmez demiyorum tabiki para ile bir çok mutluluk satın alabilirsiniz. Ama yine de her zaman insan olduğunuzu unutmayın. Çok paranız olsa bu sefer daha da çok olmasını isteyecek veya hayatınızda aksayan farklı bir noktaya takılacaksınız. Şu anda sizi üzen gerçekten 1 milyon dolarınızın olmaması mı ? Yoksa yaptığınız işten nefret etmeniz ya da mutsuz bir evlilik sürdürüyor olmanız mı? Konuşmayı burada bırakıyor ve mutlulukla ilgili harika bir kitap olan Happiness Advantage’ın güzel bir özetini bırakıyorum buraya.

Özetle:

Medidate

4 gözle beklediğin bir şey bul

Bilinçli olarak iyilik yap (ufak da olsa)

Egzersiz yap

Paranı deneyime harca konser, seyahat, müzik aleti öğrenme, yüksek lisans yapma gibi

Bir adet imza yeteneğin olsun ( Yani bir konuda master expert ol) demiş, Shawn Achor abimiz.

Ama durun Montaigne’den çok uzaklaştık. O zaman kapanışı tabiki de o yapsın:

Pride and curiosity are the two scourges of our souls. The latter prompts us to poke our noses into everything, and the former forbids us to leave anything unresolved and undecided.

ve:

My art and profession is to live.

Bir sonraki özete kadar kendinize iyi bakın.

Kitabı satın almak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Serinin bir önceki yazısını okumak için:

--

--

Ratip Uysal
Ratip Uysal

Written by Ratip Uysal

Industrial engineer by education. Business Analyst by profession. Interested in self development ideas. Loves to read & share. Coffee is #1.

No responses yet